Yaz boyunca Baksı Müzesi’ndeydi, Osman Dinç’ın ‘Gözlemevi’ sergisi. Müzenin bulunduğu tepeden coğrafyaya hakimiyeti etkiliyor öncesinde Dinç’i. “Dünyada böyle bir yer yok” diyor 52 yıldır Paris’te yaşayan sanatçı. Büyülenmekten öteye geçiyor ve konumunu rasathane’ye/gözlemevi’ne benzettiği müzede sergi fikrine işte böyle başlıyor. Demirin binlerce yıllık evrimini yalın bir sessizlikle biçimlendirip, derin anlamların peşine düşüyor.
Katarakt Tepegözler, Kara Selviler, Çekül Adamlar, Askıdaki Fikir, Tarih ve Kayık, Sırat Kapısı, İleman Dağı… Bunlar Osman Dinç’in, eserlerine verdiği öykü tadında isimlerden bazıları…

“Eserlerim doğada olan şeylerin, tohumların birer soyutlaması. Zaten sanatçı doğada olmayan bir form yaratamaz. Biz doğanın kendisiyiz” diyor Osman Dinç. Sanatçıların Binbir Gece Masalları’ndaki Şehrazat gibi ölmemek için her gün yeni hikâyeler anlatmak zorunda hissettiğinin altını çiziyor.
Hikayesini müzenin giriş merdivenlerine yerleştirilen kayık heykeli üzerinden anlatıyor: “Kayık var, içinde su. Denizi kendi karnında taşıyan bir kayık… Dünya da denizini kendinde taşıyan bir gemi, bir uzay gemisi… Yüz binlerce kilometre hızla gidiyor. Bunun içinde ne varsa; yaptığımız güzel şeyler ve pislikler su yüzünde kalıyor. Onun için bu geminin çok güzel kullanılması gerekiyor. Benim hikâyem bu gemiyi nasıl güzelleştiririzin hikâyesi.”

Prof. Hüsamettin Koçan, insanı çok katmanlı çağrışımlarla yüz yüze getiren Osman Dinç için “sessizliğin filozofu” diyor: “Gözlemevi zaman-uzam-anlam üçlüsünün en uyumlu, doğurgan ve de doğurtucu olabildiği dünyanın sayılı sergilerinden biri. Dinç’in bu sessiz tepede açtığı sergi burada yaratmak istediğimiz anlamlı sessizliğin izdüşümü.”
Osman Dinç’in ‘Gözlemevi’ başlıklı sergisi Aralık ayına kadar Bayburt’taki Baksı Müzesi’nde izlenilebilecek.


